BU
TOPRAKLARDA600 Yıldır
TÜRK
KAHVESİ
İÇİLİR

Kahvenin bu topraklara ulaştığı onaltıncı yüzyılın ortalarından itibaren bu sıcak içecek ile Türkler arasında tutkulu bir ilişki oluştuğunu söylemek gerekir. Her ne kadar ülkemizde bu bitkiyi yetiştirmek mümkün gözükmese de geliştirmiş olduğumuz, kavurmadan başlayan ve fincanda sona eren yöntem geçmişte de, gelecekte de "Türk kahvesi" olarak bilinecektir. Eski Osmanlı coğrafyasında cezve kahvesi olarak adlandırılan bu "modus operandi" onsekizinci yüzyıla yani filtre kahve yöntemi yaygınlaşana kadar dünyada en yaygın kahve hazırlama biçimi olarak Boston'dan Viyana'ya kadar kullanıldı. Kahvenin kuzeydoğu Afrika'dan başlayan ve onu günümüzde sudan sonra en çok tüketilen içecek haline getiren yolculuğunun başlangıç noktası olmasa da belkide en önemli durağının Osmanlı İmparatorluğu, özellikle İstanbul olduğuna şüphe yoktur. Onyedinci yüzyılın başından itibaren Venedik, Marsilya, Paris, Londra, Viyana ve diğer önemli Avrupa metropollerine kahvenin ulaşması, tanınması ve popülaritesinde Osmanlı İmparatorluğu tebası kişiler hep başrolleri oynamışlardır. Kahveyi çok kısa bir sürede benimseyen Avrupalılar ise işin ekonomik boyutunun farkına varmakta gecikmemiş, sıcak iklimli kolonilerinde bu bitkinin büyük ölçekli tarımına başlamış ve kahvenin bir Dünya içeceği haline gelmesinde önemli bir rol oynamışlardır. Ülkemizde kahve bir içecek olmanın çok ötesinde nesilden nesile aktarılan ritüelleri, gelenek ve sosyal yönleri ile "Türk olmanın" bir parçasıdır.
Osmanlı İmparatorluğu'nu onyedinci yüzyılda ziyaret eden Fransız gezgin Jean de Thévenot kahve ile tanışıp bu garip içeceğin şimdiki yönteme çok benzeyen hazırlama yöntemini uzun uzadıya anlattıktan sonra Osmanlılar için ne kadar önemli bir yaşam unsuru olduğunu şöyle anlatır: "...zengin veya fakir her Türk günde en az iki fincan kahve içer, her koca karısına kahve temin etmekle yükümlüdür...". İstanbul'u ondokuzuncu yüzyılda ziyaret etmiş ve bir süre burada yaşamış olan İtalyan gezgin Edmondo de Amicis ise bu tutkuyu şöyle anlatır: "Galata Kulesi'nin ve Beyazıt Kulesi'nin tepelerinde kahve vardır, vapurlarda kahve vardır, mezarlık içinde kahve vardır, resmi dairelerde kahve vardır, hamamlarda kahve vardır, çarşı içinde kahve vardır. İnsan İstanbul'un neresinde bulunursa bulunsun, etrafına hiç bakmadan sadece bağırması yeterlidir "kahve !" üç dakika sonra önünüzde bir kahve tütmeye başlar.
Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği bu kültür hazinemizin korunması ve gelecek nesillere "Türk olmanın" bir sosyal gereği olarak aktarılması için kurulmuştur.
TÜRK KAHVESİ KÜLTÜRÜ ve ARAŞTIRMALARI DERNEĞİ |
Dernek Onursal Başkanı: | |
|
|
Dernek Yönetim Kurulu: | Dernek Danışma Kurulu: |
|
|